23.2.16

AĞLARA TAKILAN HAYALLER



Yıllarını masa başında daktilo sesleri arasında ki yorucu işine harcayan emekli Mehmet Amcanın fedakar ,can yoldaşı karısı dışında ne bir torunu, ne de bir evladı vardı. İstemişti, hemde çok istemişti ama kader işte olmamıştı. Üzüntüsünü gideren , sessiz yaşamını renklendiren bir hayali vardı Mehmet Amcanın. Sabahın buğulu havasında türküler söyleyerek ısındığı , elleri soğuktan çatlasada balık ağlarını düğümlediği günlerin gelmesini istiyordu yani küçük bir balıkçı takasıydı hayali.  Ara sokaktaki , tek katlı , ahşap evinin üç beş sokak aşağısında olan sahilin en ucundaki balıkçılar köyüne gidip bu isteğinin gerçekleştiği hayali kuruyordu. Emekli maaşının geçinme telaşından arda kalanını biriktiriyordu yıllardan beri. Her sabah olduğu gibi bir kış sabahı sahile inmeden biriktirdiği parasını sayıyordu ki o günün geldiğini anladı. Hayat arkadaşına bu sevinçli haberi verdi ve hayallerini gerçekleştirecek takayı sonunda aldı. Her şeyi hazırladı ve yarın sabah balığa çıkmak üzere minik takasını sahile bağladı. Gece heyecandan doğru düzgün uyuyamasa da gözlerini açtı umut dolu sabaha. Giyindi, karısının elleriyle hazırladığı yolluğunu aldı ve balıkçılar köyüne doğru yürümeye başladı . Hava çok rüzgarlıydı. Sahile vardığında gördüğü manzarayla dünya başına yıkılmıştı. Hırçın dalgalardan başka bir şey göremiyordu takasının bağlı olduğu yerde. Islak zemine dizlerini koydu ve uzun uzun kükreyen denizi izledi. 


O günden sonra her sabah erkenden uyanır, yağmurluğunu ve sarı çizmesini giyerek sahilin bir ucundaki balıkçılar köyüne gider, balıkçılarla türküler söyleyerek balığa çıkmaya hazırlanırdı.  Vakit geldiğinde, motorlar çalıştığında bizim Mehmet Amca oltasıyla kovasını eline alır balıkçılara el sallardı. Oltasını denize atar , hava kararana dek gemilerin dönmesini beklerdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder